SALGINDA 7,5 MİLYON KİŞİ ÖLEBİLİR

Ortalıkta sayısız koronavirüs salgınıyla ilgili komplo teorisi ve senaryolar dolaşsa da, Almanya’nın bundan sekiz yıl önce hazırlattığı “Sivil Halkı Korumada Risk Analiz Raporu“ aslında hedefi en iyi tutturan senaryo olmuş. O rapor rafta unutulmuş olabilir mi? Almanya günümüzde yani 2020‘deki küresel salgınla ilgili şaşılacak derecede, bire bir benzeyen bir rapor hazırlamasına karşılık gereken tüm tedbirleri de beraberinde almış mı gerçekten?

17’nci dönem Federal Alman hükümetinin inisiyatifiyle 2012 yılında hazırlanan “Sivil Halkı Korumada Risk Analizi Raporu“ ürküten senaryolar içeriyor. Günümüzle şaşırtıcı benzerlik gösteren ve 2013 yılında yayınlanan analizlere göre Almanya’da pandemi dolayısıyla 7,5 milyon kişi hayatını kaybedecek.

Varsayılan “Modi-SARS virüsü“ nedeniyle oluşan salgınla ilgili risk analizi raporu, artık adını herkesin yakından bildiği Robert Koch Enstitüsü’nün önderliğinde federal makamların katılımı altında gerçekleştirilmiş.

Bundan yıllar önce yazılan senaryolarda neredeyse bugünü bire bir tarif eden tablolar karşımıza çıkıyor. Raporda küresel salgının ortaya çıkma olasılığı, virüsün kuluçka süresi, yayılışı ve olası can kayıpları madde madde ve tane tane sıralanıyor, hasarın derecesine yer veriliyor.

Raporun 55’inci sayfasında başlayan ve 87’nci sayfasına dek yer verilen Almanya için pandemi senaryosunu özetleyerek aktarmak istiyorum.

17’nci dönem Federal Alman hükümetinin inisiyatifiyle 2012 yılında hazırlanan “Sivil Halkı Korumada Risk Analizi Raporu“ ürküten senaryolar içeriyor

“MODİ SARS” PATOJENİ ÖRNEK ALINMIŞ

Senaryoda yeni bir patojenin yayılmasına dayanan alışılmadık bir salgından söz ediliyor. Bu amaçla, varsayımsal ancak gerçekçi özellikleri olan “Modi-SARS” patojeni kullanılıyor. SARS benzeri bir virüs seçimi yapılmasında ise 2003’teki doğal varyasyonlarının farklı durumlardaki sağlık sistemlerinin sınırlarını çok hızlı zorlaması etkili olmuş.

Senaryoda, Asya kökenli Modi SARS virüsü adı verilen varsayımsal yeni bir virüsün dünya çapında yayılmasından bahsedilirken, Dünya Sağlık Örgütü (WHO ) tarafından ilk resmi uyarı yapılmadan önce enfekte olmuş iki kişinin Almanya’ya girmesi, bu kişilerin çok sayıda kişi ile teması ve bulaşma kombinasyonu ele alınıyor.

SADECE İKİ KİŞİ İLE BAŞLAYAN BİR SALGIN SENARYOSU

Bulaşıcı Hastalıklara Karşı Koruma Kanunu ve pandemi ile mücadele planları çerçevesinde alınan tüm önlemlere rağmen iki kişinin yaydığından yola çıkılan senaryoya göre, virüsün hızlı bir şekilde yayılması durdurulamıyor.

Senaryoda yaklaşık 300 günlük ilk salgın dalgasında Almanya’da yaklaşık 6 milyon kişinin Modi-SARS’a yakalanabileceği, sağlık sisteminin ise bu hastalığın üstesinden gelmekte büyük zorluklar çekeceği bildiriliyor. Raporda ilk salgın dalgasının azalmasının ardından üç yıl içinde aşı bulunana dek daha düşük seviyede iki dalganın daha meydana geleceği açıklanıyor.

ÜÇ YILLIK SÜREÇTE ÜRKÜTÜCÜ SEVİYEDE CAN KAYBI

Konunun en can alıcı tarafı, salgından Almanya’nın tüm alanlarının ve toplumun bütün kesimlerinin aynı ölçüde etkileneceği ve bunun uzun bir süreye yayılacağı. Eğer tüm bu senaryo gerçekleşirse ve böyle bir pandemi meydana gelirse, 3 farklı dalgayı içeren 3 yıllık süreçte çok yüksek seviyede can kaybı meydana geleceği de analizlerde yer alıyor.

Riziko analizi raporuna göre, enfekte olan her kişi ortalama üç kişiye bulaştırıyor ve bir sonraki kişiye iletilme süresi ise üç gün sürüyor. Ancak bu teoride “Super Spreader”lar (Süper Yayıcılar) göz önüne alınmıyor.

Rapor günümüzle, yani 2020 yılında ortaya çıkan koronavirüs pandemisinin çıkış noktası ve zamanlamasıyla da büyük benzerlik gösteriyor. Senaryoya göre, virüs Asya’da şubat ayında ortaya çıkıyor ve nisan ayında Almanya’ya ulaşıyor.

SÜPER YAYICILAR GÖZ ARDI EDİLMİŞ AMA…

Süper Yayıcılara dönersek: En az 10 kişiye hastalığı bulaştıran kişilere Super Spreader yani Süper Yayıcılar deniyor. 2003 yılındaki SARS salgınının seyri, küresel enfeksiyonu tetiklemek için çok az vakanın yeterli olabileceğini ortaya sermişti. Örneğin, Hong Kong’da bir otelde kalan enfekte bir doktorun, en az 13 kişiyi daha enfekte ettiği biliniyor.

Enfekte olan bu kişiler de SARS’ı çok kısa bir süre içinde 27 ülkeye yaydılar. 2003 yılının şubat ve haziran ayları arasında Toronto’da 225 kişi enfekte oldu ve bunların enfeksiyonları tek bir otel misafirine kadar takip edilebildi. O dönemde Toronto Sağlık Departmanı 2 binden fazla şüpheli vaka saydı ve 23 binden fazla insan karantinaya alındı. Ancak rapora göre bu istisnai bir durum. Buna karşılık, yayılma üzerinde önemli bir etkisi olabilir.

ENFEKTE OLANLARIN YÜZDE 10’U ÖLECEK

Öte yandan, söz konusu senaryoya göre salgın boyunca boyunca birinci dalga döneminde (1 ila 411’inci gün) 29 milyon kişi, ikinci dalgada (412 ila 692’nci gün) 23 milyon kişi ve üçüncü dalga da (693 ila 1052’nci gün) boyunca 26 milyon kişi hastalanacak. Üç yıllık pandemi dönemin tamamı boyunca, enfeksiyonun doğrudan bir sonucu olarak en az 7,5 milyon ölümün gerçekleşmesi bekleniyor. Buna ek olarak sağlık sistemine aşırı yüklenme dolayısıyla yeterli tıbbi bakım alamayan kişiler de hayatını kaybedecek. Tüm bunların ışığında hastalananların yüzde 10’unun yaşamını yitireceğine dikkat çekiliyor.

YAĞMA, SAHTE İLAÇ TİCARETİ…

Mevcut senaryoda asayiş ve düzen konusunda toplumun büyük bir bölümünün dayanışma göstereceği, bununla birlikte sağlık sistemiyle ilgili hayal kırıklığına uğrama hissinin, artan güvensizliğin, şu saldırgan ve anti-sosyal davranışları da tetikleyeceği göz ardı edilmiyor:

– Hırsızlık, soygun, (örneğin antibiyotik gibi) çalmak,

– Yağma ve vandalizm,

– Sahte ilaç ticareti,

– Makamlara veya sağlık kuruluşlarına karşı yapılan eylemler. Örneğin adil olmayan tıbbi bakım ve muamele nedeniyle rahatsızlık duyanlar.

AİLESİNİ KURTARMAK İSTEYEN MARKET SOYABİLİR

İnsanların bu tür araçlara başvurup başvurmayacakları ise senaryoya göre çeşitli faktörlere bağlı. Bir birey eczaneyi ya da süpermarketi kendi ailesine bakmanın tek yolu gibi görüyorsa yağmalayabilir örneğin. Ayrıca, polis ve diğer yetkililerden gelen talimatlara halkın uymaması da mümkün olabilir.

HAZIRLIK YAPMAYAN SİYASETÇİYE İSTİFA TALEBİ

Senaryoda, salgının politikaya etkisi de değerlendirilmiş. Şöyle:

Yetkililerin seri ve etkili biçimde harekete geçme çağrısı, salgının ilk döneminde büyük önem taşıyor. “Suçlu” arayışı ve salgın için yeterince hazırlık yapılıp yapılmadığı sorusu gündeme geldiğinde istifa talepleri yükselebilir.

TOPLUMDA GÜVENSİZLİK ARTABİLİR

Psikolojik etkisi ise kritik bir şekilde karşımıza çıkıyor. Rapora göre toplumda güvensizlik artabilir. Kendilerini tehdit altında hissettiğinde insanlar davranış değişiklikleri gösterebilir. Burada da, hastalığın seyri, nedenleri, vaka sayısı ve somut tehlikeler gibi farklı faktörler devreye giriyor.

Tam 32 sayfalık risk raporunun güçlü öngörüsü Almanya’nın olası bir salgında halkını korumak için yıllar öncesinden hazırlıklı olduğunu düşündürebilir. Ancak gerçek şu ki pandemi senaryosunu rafta tutan Almanya buna karşı bir mücadele ve tedbir senaryosu geliştirmiş mi?

Kısa bir süre öncesine dek sağlık alanındaki kademe kademe özelleştirmelerle gündeme gelen Almanya elinde hedefi 12’den tutturan bir rapor olmasına rağmen adım atarken neden tereddüt etti?

GEÇ AMA ÇOK GEÇ DEĞİL

Farklı eyaletlerde mecliste oturan Türkiye kökenli iki milletvekilimize söz konusu raporu da göz önünde bulundurarak Almanya’nın salgınla sınavını sordum.

Berlin Eyalet Parlamentosu Sol Parti Meclis Grubu Uyum, Kültür, Katılım Politikaları Sözcüsü Hakan Taş, Almanya’da pandemiye karşı arka arkaya alınan kararlara rağmen yine de adımın gecikmeli atıldığını söylüyor.

“Belli ki rapor raflarda ya da çekmecede unutulmuş” diyen Sol Parti’li milletvekili Hakan Taş’ın bakışı şöyle:

MİLLETVEKİLİ TAŞ: “ALMANYA TEMKİNLİ ADIM ATIYOR”

“Almanya’da 22 bin 364 vaka mevcut. Ölüm sayısı 100’ün altında, 84 kişi öldü. Ancak bana sorarsanız gecikmeli tedbir alındı. Ellerinde detaylı bir rapor olmasına karşılık virüsün tam olarak nasıl yayılacağını kestiremediler. Pandemi raporu demek ki çok da dikkate alınmadı. Rafta kalmasının bir değeri yok. Güncellenmesi gerekiyordu. Rapor ilgili kişiler tarafından yeniden okunmadı demek ki. İnsanların hareket alanını daraltarak tedbir almakta da geciktiler. ‘Bu önlem başka alanlarda kaybımıza sebebiyet verebilir mi?’ çekincesi ile hareket ettiler. Özellikle insan haklarının elinden alınması yönündeki adımlar son derece temkinli atılıyor. Sınır kapılarının hızla kapatılması gerekiyordu örneğin. Bu adımları atmaya cesaret edemediler. Ben de üzülerek söylüyorum ki bu raporu okumadım. Eğer okumuş olsaydık, alınması gereken acil önlemler konusunda bizler de mutlaka dayatırdık.

Berlin Eyalet Parlamentosu Sol Parti Meclis Grubu Uyum, Kültür, Katılım Politikaları Sözcüsü Hakan Taş

Almanya federasyon yapısına sahip. Ancak bu noktada eyaletlerin bir araya geldiği toplantılarında alınan tedbir kararlarının ortak uygulanması gerekiyor. Farklı uygulamalar bu dönemde sıkıntılara yol açıyor. Yine de diğer ülkelere kıyasla, İtalya, İspanya’ya oranla Almanya çok daha hızlı harekete geçti. Bu raporların elbette etkisi olmuştur. Kısa bir süre öncesine dek özelleştirmelere gidilse de sağlık sistemi çok güçlü olan bir ülkede yaşıyoruz. Yatak sayıları fazla, yoğun bakım üniteleri. Sağlığa yapılan yatırımların doğru olduğunu görüyoruz.”

Covid-19 virüsü salgınıyla ilgili bilim adamlarının, uzmanların ve 17’nci dönem Alman hükümetinin tüm bu uyarılarına Almanya ne derece kulak asmıştı gerçekten? Sol Parti milletvekili Taş’ın “gecikti” saptamasına Yeşil siyasetçi Cemal Bozoğlu ise daha farklı bir noktadan bakıyor.

MİLLETVEKİLİ BOZOĞLU: “TOPLUM DAHA KARARLI ÖNLEMLERDEN YANA”

Bavyera Eyalet Meclisi’nin Birlik’90/Yeşiller Partisi milletvekili Cemal Bozoğlu önlemler konusunda Almanya’nın söz konusu rapora göre hareket ettiğine şu sözlerle işaret ediyor:

“Virüsün ilk Çin’de ortaya çıktığı duyumunun alınmasından sonra, hazırlık önlemlerinin alınması gerekiyordu. Bu konuda birçok ülke sınıfta kaldı. Almanya bu ülkeler arasında yine eksikliklerine rağmen en hazırlıklı olan ülke durumunda. Bu kesinlikle sözünü ettiğiniz Robert Koch Enstitüsünün hazırladığı senaryo ile de ilişkili. Angela Merkel’in ulusa sesleniş konuşmasını incelerseniz verdiği sayılar eldeki bu senaryoya çok uygun. Önlem alınmadığı takdirde halkın yüzde 60 veya 70’ine bulaşabileceğini ve bunun yüzde 10 ve 20 arasında ölümlerin olabileceğini söyledi. Bugün atılan önlem adımları bu senaryo doğrultusunda.

Almanya’nın özel yaşama müdahale, insan hakları kapsamına giren sınırların kapatılması ve birçok alanda hareket özgürlüğünü engelleme konusunda tarihinden kaynaklanan çekinceleri ile ilgili sorun ise çözülmüş değil. Almanya anayasasına göre bireysel özgürlükler garanti altında. Bu temel haklar düşünce özgürlüğü ve özgürce hareket edebilme hakkıdır. Özellikle sınırlı dışarı çıkabilme uygulaması anayasal temel haklarla çelişiyor. Alınan bu önlemler insanların yaşam haklarının korunması temel ilkesine dayanıyor ancak sadece enfeksiyon yasası temel alınarak uygulamaya sokuldu. Yani çok hassas denge üzerinde hareket ediyoruz. Ancak genel atmosfer toplumun daha kararlı önlemlerden yana olduğunu gösteriyor. Böyle olsa da bu eğilimin hoyratça kullanılmaması gerekiyor.

Bavyera Eyalet Meclisi’nin Birlik’90/Yeşiller Partisi milletvekili Cemal Bozoğlu

Önlemlerin en önemli birinci hedefi sağlık sisteminin çökmemesi. Yani müdahaleye ihtiyacı olan insanlara sağlık hizmetlerinin tam olarak sunulabilmesi. İkinci hedefi ise zaman kazanarak aşının bulunmasını sağlamak veya virüs mutasyonuyla insanların bağışıklık kazanması. Özellikle Bavyera eyaleti sınır bölgesi olması nedeniyle de önlemlerde daha hızlı ve atak davrandı ve daha kararlı adımlara öncülük yaptı. Bu kararlar eyalet hükümetlerinin yetkisi alanında olduğu için Almanya’da her bölgede farklı olabiliyor. Bugün başbakan Merkel eyaletlere yeni tavsiyelerde bulundu. Diğer eyaletlerde de birbirine yakın önlemler alınıyor.
Bugün aldığımız bilgiye göre Almanya’da yeni virüs bulaşma vakası düne göre, az da olsa gerilemiş. Eğer gelecek üç gün içinde bu durum devam ederse zor bir eşiği aşmış olacağız. Önlemlerin başarılı olduğunu gösterecek. Ama şu anda daha belirsizlik faktörleri var bu nedenle herkesin alınan kararlara uyması gerekiyor.

Gönül beraberliğimizi ve dayanışma duygumuzu kaybetmeden aramıza mesafe koyalım. Hem kendimizi hem sevdiklerimizi hem de diğer insanları korumak için.”

Milletvekillerinin değerlendirmeleri böyle. Her ikisi de Almanya’nın diğer ülkelere kıyasla tedbirler açısından çok daha iyi durumda olduğunu vurguluyorlar.

“YAŞAMA MÜCADELEMİZDE ISRARCI OLACAĞIZ”

Son sözü Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF) Stuttgart ekibi söylesin o zaman:

“ Bütün insanlığı tehdit eden bir salgın durumunda ‘kaybedeceği‘ maddi zararı düşünmeyi elden bırakmayan ahlak hangi insani özellik ile izah edilir? Almanya’da herkes hükümet tarafında açıklanan 500 milyarlık yardım paketi üzerine hesaplar yapıyor. Hastanelerin özelleştirildiği, sağlık hizmetlerinin paralı hale getirildiği günümüzde her yurttaş sağlık hizmetine hiçbir koşula bağlı olmadan her kişi ulaşabilir mi? Toplumsal konumu ne olursa olsun rahatsızlığı olan herkesin ücretsiz olarak tedavi edilmesi gerekmektedir. Hükümet bunun için acil adımlar atmalı. Biz salgın hastalıklarla mücadelede eşitsizliklerin, yoklukların, ayrımcılığın ortadan kaldırıldığı bir dünyada yaşama mücadelemizde ısrarlı olacağız.”

Sağlıklı kalın…

HALKWEB.eu – 24.03.2020 – IŞIN TOYMAZ – STUTTGART

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*